COEXIST
Guild Overview
Our primary mission is to add value to the metaverse experience of Coexist Members as much as possible, by serving and managing its them with our competitive and sustainable strategies in Star Atlas universe. Our secondary goal is enhancing our fleet members’ skills and equipment while abiding our agreements with our coalition partners for continuation of our dominance and power over the universe. Our vision is to create a gameplay for our community members that enables a play to earn structure and achieving dominance to have a voice in the universe, creating a difference in it. Guild Gecmisi:
Her şey tanrı sandıklarının sınırları aşmaları için onları cesaretlendirmesiyle başladı. 21’inci yüzyılın başlarında dünyadaki akil gruplar; “bu şekilde yaşamaya devam edildiği takdirde gıda, su ve enerji ihtiyacını karşılayabilmek için insanlığın 2050 yılında iki yer küreye ihtiyacı olacağını” hesaplamıştı. Ancak insanlığın aşırı müsrif yaşama alışkanlığıyla bütün doğayı tehdidi sona ermedi. Her yıl yerkürenin barındırdığının 1,6 katı doğal kaynağı tüketen insanoğlu; sadece son 30 yılında 14 bin omurgalı canlı türünün %60’ını yok etti. Kaynakların ise tamamına yakını ya yok olmuştu ya da oligarkların eline düşmüştü. Ev sahibi olduğu yaşamların yok olmanın eşiğine geldiği yerkürede insanların artık barınmadan başka imkânı kalmamıştı. Fakat bu hayatın devamlılığı için yeterli değildi. İnsanlığın beklediği yardım tam da umutların tükendiği noktada geldi. Güneş gibi parlayan, amorf şekiller ve haleler ile görenlerin gözlerini üzerinden alamadığı bir varlık Moğolistan bozkırlarında bir çoban tarafından bulundu. Nereden geldiği veya kimin buraya getirdiği bilinmiyordu. Yarattığı şok dalgası ile kısa zamanda tüm dünyanın gündemine yerleşen bu varlık insanoğlu ile iletişime geçmek istiyordu. İnceleme ve hatta iletişim çabalarına ilk kez Ruslar başladı. Ancak getirdiği mesajın büyüklüğü ve bir o kadar zor tercümesi tüm gelişmiş ülkelerin dahil olacağı bir konsorsiyumun oluşturulmasını mecbur hale getirdi. Yıllar süren çabalardan sonra çözülen ilk metin insanlığın yeni bir eşikten geçmek üzere olduğunu gösterdi herkese: Şafağın sana söyleyecek sırları var, uykuya geri dönme. Gerçekten istediğin şeyi sormalısın, uykuya geri dönme. İki dünyanın birbirine dokunduğu kapının eşiğinden insanlar girip çıkıyor, Kapı dönüyor ve açılıyor, sakın uykuya geri dönme. Deşifre edilen bu metin yüzyıllardır dünya üzerinde yankılanan Rumi’ye ait bir sözdü ve verdiği mesaj çok güçlüydü. Yüce Varlık, insanlığın binlerce yıldır gelişmekte olduğu sanrısını, aslında kendilerini yok oluşa götüren bir uykuya benzetiyordu mesajında. Sorularına cevap vermeye hazır olduğunu ve başka dünyaların kapılarını açmaya hazır olmalarını söylüyordu insanoğluna. Tek isteği vardı: Sakın uykuya geri dönme! Mesajı dünya kültüründe kült olmuş bir eser üzerinde getirmek uzaylı zekasının insanoğluna kurduğu tuzaktan başka bir şey değildi aslında. Aciz insanoğlu anlam veremediği her olayı tanrısallaştırdığı gibi, bilinmeyene götürmekten bahseden ve evrenin sınırlarını kolayca tarif edebilen, ışık formundaki vücuduyla alışılmışın ötesindeki bu varlığı ancak bir koltuğa oturtulabilirdi: Tanrı!!! Yüzyıllarca süren ortak çalışmalar neticesinde insanoğlu şafağın sırlarına yeni tanrısının yardımıyla yavaş yavaş kavuştu. Açılan kapılardan geçerek yeni yaşam yerleri keşfetti. Dünya dışı varlıklarla tanıştı. Ama onu en çok şaşırtan da yüzyıllarca kurtarıcı olarak gördüğü, uğruna adaklar adadığı Tanrısal varlığın aslında Photoli ırkından bir ışık uzaylısı olduğu gerçeğiydi. Ve milyonlarca tanrının! yaşadığı bir gezegenleri vardı. Tanrıların yaşadığı bu gezegendeki her uzaylı gibi onun da bir ismi vardı: Ahr. Ahr, insanoğlu üzerinde yarattığı şok etkisi ve yanılsamanın gücüyle, onların kurtarıcısı gibi gözükse de, gizli ajandasında; yeni oluşturacağı uzay dinine müritler katmak, mavi gezegeni yağmalamak ve insanoğlunu ezeli ikametgahından uzaklaştırdıktan sonra burayı zapt etmek gibi bir çok hedef vardı. Zaman her iki tarafın ihtiyaçları doğrultusunda ilerlemeye devam etti. İnsanlık tükettiği gezegenden daha uzaklarda yeni koloniler kurma imkanına kavuştukça boşalan yerleri uzaylılar doldurmaya başladı. Yıllar insanoğluna evrendeki fraksiyonları fark etmesini ve bunları ayrıştırmasını öğretti. Kendi bulundukları ve yayılmaya devam ettikleri fraksiyona MUD adını verdiler. Sadece insanların yaşadığı. Uzaylı yaşam tarzlarının bulunduğu fraksiyona ONI, robotların yaşadığı fraksiyona ise USTUR adını verdiler. ONI’ler tıpkı USTUR ırkını yaratarak oyunlarına dahil ettiği gibi, ufak bir müdahale ile insanoğlunu da eklediği bu büyük evrende “Şimdinin Hikayesi” işte tam bu noktada başlıyor. Çünkü Tanrı’dan rol çalmak istiyorsan, şeytan ile diyaloğa hazır olmalıydın! Aslında ONI halkları rekabet ve çokluğun bereketine inanmışken, önce yarattıklarının gücü ile sonra da davet ettiklerinin açgözlülüğü ile savaşmak zorunda kalmıştı. Haydut gezegen olarak nam salmış Iris’in yörüngesinden çıkarak devasa bir afete yol açması nihayetinde kendisi de dahil diğer yedi ufak gezegenin yok olmasına neden oldu. Evrenin adaleti kötüyü cezalandırmıştı. Iris ve diğer yedi gezegenin uzayın uzak bir köşesinde çarpışması öyle büyük bir enerji salınımına neden oldu ki; ortaya çıkan serbest enerji formu geride kalanların en büyük hazinesine dönüştü. Basit bir uzay kaşifinin büyük afet sonrası ortaya çıkan enkazı tespit etmesi tüm halkların kurtuluşu olacak bir kıvılcım çıkardı. Tüm enkazı tarayarak devasa bir veri hazinesi oluşturdu. Kaşif bu kadar büyük bir hazineye sahip olmak yerine oluşturduğu veri bankasını üç ırka da satmaya karar verdi. Tüm fraksiyonlar ve ırklar bu serbest enerji formunun yol haritasını gösteren veri bloğuna sahip olduktan sonra bölgeye daha önce yerleşmek için bir yarış başlattı. Ne yazık ki hiçbir ırk bu rekabette herhangi bir kurala uyma niyetinde değildi. İnsanlar daha da gelişmek, Usturlar enerji açığını kapatmak, ONI’ler ise medeniyetlerini eski hakimiyet günlerine geri döndürmek için arzularını umarsızca kırbaçlıyorlardı. Kısıtlı kaynaklara olan sınırsız talep; önce çekişmelere -ki bu en masumuydu- sonra da çatışmalara neden oldu. Çatışmalar kavgalara, kavgalar savaşlara döndüğünde nice ruhlar sorgusuz sualsiz kitleler halinde yok olmaya başlamıştı bile. Evrenin cezalandırdığı Iris’in laneti tüm evreni yutan bir kara deliğe dönüşmüştü. Irklar ve gezegenler arasında öyle acımasız savaşlar oldu ki; yok olan canlardan ve hatta gezegenlerden geriye bir toz bulutu ya kalıyor ya da o dahi kalmıyordu. Kadim medeniyetlerin buhar olması dakikalardan fazla sürmüyordu. ONI’lerden Sogmian ırkı da bu acımasız sonla karşılaşanlardandı. Savaşlar ırkın soyunu yok olma noktasına kadar geriletmişti. Milyonlardan geriye on binler kaldığında dahi direnmeye devam eden Sogmianlara asıl yıkıcı darbe gezegenin en kudretli dişisi, liderleri Paizul’un öldürülmesi oldu. Medeniyetlerinin taşıyıcı kolonuna yapılan bu suikast, tüm Sogmianların yüreklerine korku salmaya yetti. Biri hariç! İyonik bir fırtınanın ortasında kalbini ona kaptıran savaşçı Bekalu. Bekalu, sevgilisinin cenazesi önünde, dizlerinin üzerine çökmüşken verdiği intikam sözünü gerçekleştirmek için günlerini harcadı. Tüm savaşları bitirecek bir Titan inşa etti ve ırklarını, hatta tüm ırkları barışa zorlayacak devasa bir savaş gemisi yarattı. Tüm evren, bir mit haline gelerek dilden dile dolaşan Titan sınıfı bu gemiye Sogmian Devi adını koymuştu. Bu zamana kadar sahip olduklarından çok daha büyük ve çok daha güçlüydü. Hâkim ırklar artık av sahalarında Sogmian Devinin avı haline gelmişlerdi. İnsanların eski çağlarda kullandıkları “Gambot Diplomasisi”nin futuristic bir yansımasına dönüşen bu gemi sayesinde Sogmianlar istedikleri gezegene ya da ırkların yakınına Sogmian Devini göndermeleri taleplerini kabul ettirmelerine yetiyordu. Bekalu ise sahip olduğu bu gücü diğer ırklar üzerinde Galaktik Barışı sağlamak için kullanmaya karar verdi. Liderlere barış görüşmelerine katılmak için hayır demekten korkacakları birer davet gönderdi, sahip olduğu devin kollarında. Sogmian Devinin köprü üstünde buluşan üç ırkın liderleri Armi.eldr, Bekalu ve Charon; Ø Galaktik Barış Konseyi (COP) ‘nin kurulmasını, Ø Işık hızında çalışacak galaksiler arası bir blok zincirinde taranan tüm uzay verilerinin açık paylaşılmasını, Ø Özellikle verilerin; filo hareketlerini, kurulumları ve kaynak keşiflerini içermesini kabul eden bir metni imzalayarak barışı evrende hâkim hale getirdiler. Artık ortak veri paylaşımı ve kontrol altındaki savaş güçleri sayesinde her üç ırk da orantılı şekilde gelişiyor ve kaynaklara eşit şekilde sahip oluyordu. Barışçıl bir ticaret çağının başladığı, insanoğlu ile ilk temastan 600 yıl sonra, yani 2620 yılında bugün, ONI’ler yarattıkları ve davet ettikleri ile kadim geçmişlerinin rehberliğinde evrende barışçıl bir hakimiyet mücadelesi vermekteler. Amacımız galakside barış ve düzeni kalıcı hale getirerek kalkınmamızın sürekliliğini sağlayabilmektir. Gerektiğinde saklı tutulmuş gücümüzü, yine barışı korumak için kullanabileceğimizi bilen dostlarımız ve hatta düşmanlarımız ile uçsuz bucaksız evrende yaşam formlarının devamlılığını sağlamak için sürekli bir mücadele içerisindeyiz. Üretim ve ekonomimizin beslediği, cesaret ve kahramanlıklarla boyanmış filolarımızın koruduğu halkımızın çalışma azmi ile teknolojimiz sayesinde yeni keşifler, yeni buluşlar için hiç durmadan çalışıyoruz. Galaktik barış ve düzeni sağlamak umuduyla, acımasızlığın hüküm sürdüğü bu evrende gücü karanlığın ellerine teslim etmemeye ve ışığımızı evrenin en ücra köşesine kadar yaymaya kararlıyız. “Ufkun ötesine yola çıkıyorsan eğer, tehlikenin soğuk nefesine alışık olmalısın. Seni üşütmesinden korkma, bunu; hayata bağlayacak bir uyarı olarak kabul edersen hayallerine geri dönebilirsin.” Azmimiz ve vizyonumuza dahil olmak istiyorsan sen de bize katıl ve güç seninle olsun. Our Story in English: Everything began by encouraging the ones presumed as Lord for them to get beyond the limits. By the beginning of 21st century, the wise groups in the world anticipated that “if living in this manner is pursued, two earths will be required by year 2050 in order to meet the food, water and energy requirements of the humanity”. But threat of humanity against the nature has not come to an end due to over-lavish living habit. Humanity, that consumes 1.6 times the natural resources provided by the earth each year, extinguished 60% of 14 thousand vertebrates only in the recent 3 decades. And nearly all the resources have been annihilated, or have fell into the hands of oligarchs. In the earth, where the hosted living beings were on the verge of extinction, the humanity had no chance other than sheltering. But that wasn’t enough for the continuity of life. The help expected by the humanity arrived at the point of shattering of hopes. A being, that was shining like the sun, and that ones seeing it were unable to take their eyes off it due to its amorphous form and halation, was found by a shepherd at the steppes of Mongolia. It wasn’t known from where it came, or who brought it. That being, which took its place in the agenda of the whole world in a short while by the shock it created, was in need of communicating with the humanity. Initially, the Russians commenced the efforts of examination and even communication. But the magnitude of the message it conveyed, and difficulty of its interpretation necessitated the formation of a consortium covering all the developed countries. The first text decrypted following years of effort showed the humanity that it was about to pass a new verge: The breezes at dawn have secrets to tell you. Don’t go back to sleep! You must ask for what you really want. Don’t go back to sleep! People are going back and forth across the doorsill where the two worlds touch. The door is round and open. Don’t go back to sleep! This text decrypted is a phrase of Rumi, which has been echoing for centuries in the world, and its message is very strong. In the message, the Divine Being was considering the humanity’s illusion of being in the progress of development for thousands of years like a sleep that is actually taking them to extinction. It was telling the humanity that it was ready for responding their questions, and that they should be ready for opening the doors of other worlds. It had one request: Beware of going back to sleep! Bringing the message on a workpiece, that became a cult in the world culture, was actually nothing but a trap set against the humanity by the intelligence of extraterrestrials. As the incapable humanity deifies everything that it cannot interpret, they could place this being, which was referring of taking the humanity to unknown, which was easily defining the borders of universe, and which was beyond ordinary with its shape in light form, only at one seat: The Lord!!! As the result of ages-long common studies, the humanity slowly reached the secrets of dawn with the help of its new Lord. They discovered new living spaces by passing through the opening doors. They met with the extraterrestrials beings. But the point that surprised them the most was the reality that the Divine being, which they had deemed as savior for centuries, and for which they had made vows, was actually a light alien from Photoli race. And it had a planet where millions of “Lords!” were living. Just like each alien on that planet, where the lords were living, it also had a name: Ahr. Even if Ahr seemed like the savior of humanity by the power of the shock and illusion it created on them, it had many intentions in its secret agenda such as finding followers for the space religion it would create, looting the blue planet, and conquering the blue planet after moving the humanity away from their eternal residence. The time kept on in the direction of the requirements of both parties. As the humanity found the opportunity of founding new colonies far from the planet they consumed, the aliens began to fill the places becoming vacant. Years taught the humanity to realize the fractions in the universe, and to parse them out. They called the fraction, which they found and where they continued to spread, as MUD. The fraction where only humans were living. They named the fraction hosting the aliens as ONI, and the fraction hosting the robots as USTUR. Just like the creation, and inclusion in the game, of USTUR by the aliens, “The Story of Now” begins just at this point in this large universe where the aliens also included the humanity by a small interference. Because if you are in desire of stealing a role from the Lord, you have to be ready for having a dialogue with the demon! In fact, while the public of ONI believed in the abundance of competition and vastness, they became obliged to fight first against the power they created, and then against the greed of ones they invited. The huge disaster following the de-orbiting of Iris, that became famous as the bandit planet, caused destruction of seven other small planets along with Iris. The justice of the universe punished the bad. The collision of Iris and other seven planets at a far end of the space caused such a great energy release that the arising free energy turned to a great treasure for the remaining ones. Following the great disaster, the detection of the wreck by a simple space discoverer caused a spark that would be the salvation of all the publics. He formed a gigantic databank by searching the whole wreck. The discoverer, instead of owning such a great treasure, decided to sell the databank formed to all three races. All the fractions and races, after having the data block indicating the road map of that free energy form, commenced a competition for settling at the area. Unfortunately, none of the races was intending to abide by any rule in such competition. The humans were whipping their desires for developing more, the Usturians were whipping their desires for closing their energy deficit, and Onians were whipping their desires for carrying their civilization back to its days of dominance. Unlimited demand for scarce resources first caused disputes, which was the most innocent of all, and then conflicts. When the conflicts turned to fights, and fights to wars, many souls began to fade away in masses. The curse of Iris, punished by the universe, turned to a black hole absorbing the whole universe. Such relentless wars arose among races and planets, a dust cloud was hardly remaining after the perishing lives and even planets. The vanishing of archaic civilizations into the blue was not lasting more than minutes. The Sogmian race from among Onians was also among the ones facing that relentless end. The wars reduced the lineage of the race to the point of depletion. The main devastating strike against the Sogmians, that continued to resist even when thousands remained from millions, was the murder of their leader Paizul, the most powerful female of the planet. That assassination against the load-bearing column of their civilization was enough for spreading fear in the souls of all Sogmians. Except one! The warrior Bekalu who fell in love with her in the mids of an ionic storm. Bekalu spent days for keeping his promise of revenge that he gave while he was sinking on his knees before the body of his lover. He built a Titan that would end all the wars, and he created a gigantic warship that would force his race, and even all the races, for peace. The whole universe, and the Titan class that became a myth named that warship the Sogmian Giant. It was much bigger and much powerful than any other they had until that time. The dominant races were then the prey of Sogmian Giant at hunting grounds. By means of that warship, that turned to a futuristic reflection of “Gambot Diplomacy”, used in ancient ages by the humans, the Sogmians were able to have their requests accepted by sending the Sogmian Giant close to the relevant planets or races. And Bekalu decided to use his power on other races in order to ensure Galactic Peace. In the arms of the giant he had, in order to have the leaders participate in peace negotiations, he sent an invitation, one that they would fear from saying no. Armi.eldr, Bekalu and Charon, the leaders of three races who met on the bridge of Sogmian Giant, signed a text accepting the following, and made peace dominant in the universe; Ø Establishment of Galactic Peace Council (GPC), Ø Explicit sharing of all the scanned space data on a block chain among galaxies that would operate with the speed of light, Ø Inclusion of especially the fleet movements, installations and resource discoveries in the data. By means of joint data sharing and war forces under control, all three races were then developing proportionally, and having the resources equally. Now, in year 2620, when a peaceful trade era began 600 years after the first contact with humanity, the Onians are giving a peaceful dominance battle in the universe in the guidance of their ancient past along with the ones they created and invited. We, Coexist of ONI faction formed by brave hearts come together to be a strong link for our faction. In order to be stronger, and in order to exist together. Our purpose is to be able to ensure the continuity of our development by making the peace and order permanent in the galaxy. We are in a continuous struggle along with our friends, and even with our enemies, who now that we may use our reserved power when required for preserving peace, in order to ensure the continuity of life forms in the vast universe. By means of our technology arising from the eagerness to work of our public, protected by our fleets adorned with courage and heroism, and fed by our production and economy, we are continually working for new discoveries, new inventions. By the hope of ensuring galactic peace and order, we are decisive in not delivering the power to the hands of dark, and in spreading our light to the most remote corners of this universe where cruelty prevails. “If you are heading beyond the horizon, you have to be used to the cold breath of danger. Don’t be afraid of getting cold by it, if you deem it as a warning that will bind you to life, you can go back to your dreams.” If you want to participate in our eagerness and vision, join us, and may the force be with you.
Faction
Security Zone
Members
Recruiting
Industry / Specialization
Objectives
Rekabetçi ve sürdürülebilir temeller üzerine inşa edilmiş stratejimizi; Star Atlas evreninde COEXIST çatısı altında birleşmiş paydaşlarını koruyacak ve onlara değer yaratacak şekilde yönetmektir.
Aynı zamanda koalisyon ortaklarımızla birlikte evrenin değerlerine bağlı kalarak caydırıcılık esaslı gücümüzün devamlılığını sağlamak için filolarımıza hükmeden personelimizin eğitim ve donatımını en üst seviyeye getirmektir.
Unique Features
Saygı
Cesaret
Bağlılık
Güvenilirlik
Dayanıklılık
Ketum Olma
Barışa Hizmet
Yardımseverlik
Rekabetçi Olma
Founder(s)
Established
Assets Worth
Languages Spoken
Alliances & Partners
UMA
Member Benefits
Oyunu görev ve topluluk disiplinine sahip her vatandaşına gelir sağlayıcı bir altyapıya dönüştürmek, oluşturacağımız yetkin personel tabanıyla farklılıklar yaratarak kalıcı üstünlükler sağlamak ve evrende söz sahibi olmaktır.